10 Ekim 2010 Pazar

Ankara Kedisi (?)


Şehir amblemlerinden yazmaya başlamışken, Ankara’nın yeni amblemine değinmeden geçemeyeceğim.

Ankara’nın zihinlere kazınmış çok güzel bir amblemi vardı: Hitit Güneşi. Fakat 2008 yılında Melih Gökçek tarafından bunun yerine cami motifli bir amblem getirilmişti. Ankara’nın tarihi ve kültürüyle hiçbir ilgisi olmayan bu ambleme anlam verememiştim.

Yeni ambleme gelince… Ankara Kalesi, Anıtkabir ve ilk meclis gibi tarihi açıdan önem taşıyan pek çok yapı varken, amblemde kedi kullanılmasına anlam verebilmiş değilim. Ayrıca figürün ünlü Cats müzikali afişine olan inanılmaz benzerliği de cabası!

Çift Başlı Kartal


Geçtiğimiz hafta arkadaşımın nişanı için Konya’daydım. Çok vaktimiz olmasa da Mevlana ve Karatay müzesini gezebildik. Öncelikle Konya’nın beklediğimden çok daha düzenli ve yeşil bir şehir olduğunu söylemeliyim. Ayrıca çok sayıda yabancı turist gördüm. Türkiye’nin en büyük yüz ölçümüne sahip ili olan Konya (39,000 km2) dümdüz bir şehir. Bir İstanbullu olarak bu çok hoşuma gitti. Şehirdeki tek yükselti Alaaddin Tepesi, zaten burası da doğal değil! Farklı görüşler olmakla beraber tepenin Selçuklu zamanında yapıldığı düşünülüyor. Tepe geniş bir alana yayılmış. O yüzden Konya’da yolunuzu kaybetseniz de korkmanıza hiç gerek yok, gittiğiniz yolun sonu mutlaka Alaaddin Tepesi’ne varacaktır!

Dikkatimi çeken bir diğer şey ise şehrin amblemiydi: Çift başlı kartal. Hem hitit, hem Bizans hem de Selçuklular’ın kullandığı bir sembolmüş meğer. Bu sebeple Konya ilinin ambleminde yer alması mantıklı gözüküyor.

Biraz araştırdığımda çift başlı kartalın daha nice yerlerde kullanıldığını gördüm. Diyarbakır, Erzurum ve Erzincan illerinin amblemlerinde yer almaktadır. Arnavutluk Cumhuriyeti’nin bayrağında bulunmaktadır. Gözüme önceden hiç çarpmayan bir ayrtınrı ise, bu amblemin Emniyet Genel Müdürlüğü’nün armasında bile yer alması…

Tüm bu kullanım alanlarından çıkardığım bu sembolün hükmetmek ile oldukça yakın ilişkili olduğu. Birbirine zıt iki gücün tek bedende can bulması ve oluşan bu olağanüstü güç ile tüm düyaya hükmetme yetisine sahip olmayı simgeliyor bence.

3 Ekim 2010 Pazar

Wind of Change


Dün efsanevi Alman rock grubu Scorpions İstanbul’da verdiği son konserle müziğe veda etti. Scorpions dendiğinde ister istemez mırıldanmaya başlıyorum…”wind of change”

Uzun süre sözlerini anlamadan dinlediğim bu şarkıyı biraz araştırdım. 1990 yılında çıkan bu parça, Wind of Change ibaresi ile Berlin duvarının yıkılmasıyla dünyada başlayan değişim rüzgarına işaret ediyor. Şarkı grubun Moskova’ya yaptığı bir ziyaret ardından yazılmış. Zaten parça Moskova’daki bir nehri ve parkı betimleyerek başlıyor. “ I follow the Moskva, down to gorky Park, listening to the wind of change”.

Senelerdir son derece romantik bulduğum bu şarkının aslında politik bir parça olduğunu öğrenmiş oldum böylece! Fakat beni asıl şaşırtan bunca sene şarkıda geçen “Gorky Park, balalaika, soldiers passing by” gibi kelimeleri ezbere söylerken bunların aşk sözcüklerine benzemediğini hiç aklıma getirmemiş olmam…:)