8 Ocak 2012 Pazar

Berlin


Yılbaşı için Berlin’deydik.

İki dünya savaşından birden yenilgiyle çıkan, ayrıca dünyanın en büyük soykırımına ev sahipliği eden bu ırkın, şu an Dünya ekonomisinin lokomotiflerinden biri olmasının ilginç olmakla beraber takdir edilmesi gereken bir durum olduğunu düşünüyorum. Bu başarıda Alman ırkının disipline, çalışmaya ve tutumlu olmaya verdiği önemin büyük yeri olsa gerek. Almanların tüm bu özelliklerine ait izleri başkentleri Berlin’de görebiliyor insan.

Berlin’in bundan önce gezme fırsatı bulduğum sanat şehirleri Paris ve Roma’dan çok daha farklı bir atmosferi vardı. Çalışılmış, edinilmiş bir güzelliği olduğunu belirtmeliyim. Geniş caddeler, düzenli meydanlar ve belki de şu ana kadar gezdiğim en zevkli müzeler...

Hepsi bir yana, bu şehir zamanında arada örülü beton bir duvarla iki zıt ideolojiyi bir arada barındırmış; ve sırf bu yüzden bile görülmesi gereken bir yer.

Almanlar’ın beni etkileyen yönlerinden biri de tarihlerine sahip çıkmaları oldu. Bizler gibi sadece başarılarını değil, başarısızlıklarını da simgeleyen eserler yapmışlar. Örneğin toplu mezar benzetimi olan bir utanç anıtları bulunuyor. Hem de şehrin ortasında, en kalabalık caddesinde! Ayrıca Berlin duvarının yıkılmadan önce geçtiği yerleri farklı renkteki kaldırım taşlarıyla yaşatmaya devam etmişler. Tarihlerini unutmuyor, unutturmuyorlar.

Berlin’in tarih ve başarı kokan etkileyici atmosferinde girdim 2012 yılına. En güzel sürpriz ise, yeniyılın daha ilk dakikalarında sahneye çıkarak meydandaki bir milyondan fazla insanı meşhur Wind of Change parçası ile selamlayan Scorpions oldu. O an yeni yılın beraberinde getireceği umutları, heyecanları ve yaşanacak onca yeni şeyi hayal ettim. Belki bir Mısırlı, belki bir Rus, belki de eski bir Doğu Almanya vatandaşı vardı yanımda…