Instagram’da yeni bir moda var; adı “tbt” yani “Throw Back Thursday”
Her Perşembe günü geçmişten bir fotoğraf paylaşılıp eski
günler yad ediliyor; o zamanlar şöyle güzeldi, böyle harikaydı şeklinde geçmişe
öykünülüyor.
Bir zamandır içimdeki -özellikle doğum yaptıktan sonra coşmuş
olan- nostalji aşkını düşünüyordum. Tbt
modasını görünce bu konuda yalnız olmadığımı anladım.
Doğumdan sonraki ilk üç ayı oldukça zor geçirdim. Bebeğim önce
emme problemi yaşadı, sonra gazı başladı, ardından kolik geldi, arkasından uyuyamamaya
başladı derken hem fiziksel hem psikolojik olarak çöküş yaşadım. 55 gün boyunca
gece gündüz demeden saat başı emzirmeler, emmediği vakitlerde uyumadığından yine
gece gündüz demeden sürekli kucakta gezdirmeler beni epey hırpaladı.
Bebeğimin keyfini çıkarmayı bırakın, ciddi anlamda mutsuz
bir insan oldum. O kadar ki, bebeğimi evdekilere bırakıp çok uzaklara kaçmak
istediğim bile oldu. (Şu an işe başlayıp ondan ayrılacağım günü düşündükçe
mutsuz oluyorum, o ayrı J)
Hepsi unutuluyor diyorlar ama o kadar emin değilim.
Hayatımın en zor günleriydi.
Tüm bunlara rağmen, geçen gün telefonu elime alıp o
zamanlardaki fotoğraflara bakarken kendimi “ah ne güzel günlerdi” derken yakaladım!
İnsan beyni çok ilginç çalışıyor. Ben kendimce bunun yaşamsal
içgüdülerle (survival instinct) ilgili olduğuna kanaat getirdim. İnsan beyni
bir şekilde kötü anıları siliyor ve böylece geçmişe baktığınızda genel olarak
güzel anları anımsıyorsunuz. Tabii ki büyük travmaları hariç tutuyorum. Benim
55 günlük deneyimim de bir travma olduğundan hayatım boyunca unutabileceğimi sanmıyorum.
Yine de ilginçtir ki şu an hafızamda o günlerin hafifletilmiş bir versiyonunu
yaşatıyorum. Her ne kadar önüne geçmeye çalışsam da, bunu beynim yapıyor.
Dolayısıyla tbt modasını görünce nostalji aşkının bana özel
bir şey olmadığını fark ettim. Bana sorarsanız biz anılarımızı olduklarından daha mutlu anımsıyoruz.
Bu bana şunu düşündürüyor. Acaba farkına varmadan mı
yaşıyoruz? Belki de yaşarken mutlu olduğumuzun farkına varmıyor, ancak
olayların dışına çıkıp baktığımızda aslına mutlu olmuş olduğumuzu anlıyoruz. Mindfulness dediğimiz kavram burada
devreye giriyor. Her anı farkına vararak yaşamak…Her anın kıymetini bilmek… Ve
böylece anlarımızın gerçekten de anılarımız kadar güzel olmasını sağlayabilmek!
Bunu yapabilirsek “Ah nerede o eski bayramlar” yerine “Bu
bayram çok güzel geçiyor” diyebileceğimiz, “Gençlik günlerimiz çok güzeldi,
bizden geçti artık” yerine “Yaş almak da çok keyifli” diyebileceğimiz günler
yakındır diye düşünüyorum.
Şu an kafanızı kaldırın ve düşünün. Şükredin. Fark edin.
Biliyorum bir sürü derdiniz var, biliyorum hayat çok stresli, ama bir
düşünsenize; muhtemelen ileride bir gün o
yazıyı okuduğum gün aslında ne kadar güzel bir günmüş diyeceksiniz. Siz
iyisi mi bu anın kıymetini bilin. J
Sevgiyle…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder