14 Mayıs 2015 Perşembe

TBT ve Nostalji Aşkı

Instagram’da yeni bir moda var; adı “tbt” yani “Throw Back Thursday”

Her Perşembe günü geçmişten bir fotoğraf paylaşılıp eski günler yad ediliyor; o zamanlar şöyle güzeldi, böyle harikaydı şeklinde geçmişe öykünülüyor.



Bir zamandır içimdeki -özellikle doğum yaptıktan sonra coşmuş olan- nostalji aşkını düşünüyordum. Tbt modasını görünce bu konuda yalnız olmadığımı anladım.

Doğumdan sonraki ilk üç ayı oldukça zor geçirdim. Bebeğim önce emme problemi yaşadı, sonra gazı başladı, ardından kolik geldi, arkasından uyuyamamaya başladı derken hem fiziksel hem psikolojik olarak çöküş yaşadım. 55 gün boyunca gece gündüz demeden saat başı emzirmeler, emmediği vakitlerde uyumadığından yine gece gündüz demeden sürekli kucakta gezdirmeler beni epey hırpaladı.

Bebeğimin keyfini çıkarmayı bırakın, ciddi anlamda mutsuz bir insan oldum. O kadar ki, bebeğimi evdekilere bırakıp çok uzaklara kaçmak istediğim bile oldu. (Şu an işe başlayıp ondan ayrılacağım günü düşündükçe mutsuz oluyorum, o ayrı J)

Hepsi unutuluyor diyorlar ama o kadar emin değilim. Hayatımın en zor günleriydi.



Tüm bunlara rağmen, geçen gün telefonu elime alıp o zamanlardaki fotoğraflara bakarken kendimi “ah ne güzel günlerdi” derken yakaladım!

İnsan beyni çok ilginç çalışıyor. Ben kendimce bunun yaşamsal içgüdülerle (survival instinct) ilgili olduğuna kanaat getirdim. İnsan beyni bir şekilde kötü anıları siliyor ve böylece geçmişe baktığınızda genel olarak güzel anları anımsıyorsunuz. Tabii ki büyük travmaları hariç tutuyorum. Benim 55 günlük deneyimim de bir travma olduğundan hayatım boyunca unutabileceğimi sanmıyorum. Yine de ilginçtir ki şu an hafızamda o günlerin hafifletilmiş bir versiyonunu yaşatıyorum. Her ne kadar önüne geçmeye çalışsam da, bunu beynim yapıyor.

Dolayısıyla tbt modasını görünce nostalji aşkının bana özel bir şey olmadığını fark ettim. Bana sorarsanız biz anılarımızı olduklarından daha mutlu anımsıyoruz.

Bu bana şunu düşündürüyor. Acaba farkına varmadan mı yaşıyoruz? Belki de yaşarken mutlu olduğumuzun farkına varmıyor, ancak olayların dışına çıkıp baktığımızda aslına mutlu olmuş olduğumuzu anlıyoruz. Mindfulness dediğimiz kavram burada devreye giriyor. Her anı farkına vararak yaşamak…Her anın kıymetini bilmek… Ve böylece anlarımızın gerçekten de anılarımız kadar güzel olmasını sağlayabilmek!



Bunu yapabilirsek “Ah nerede o eski bayramlar” yerine “Bu bayram çok güzel geçiyor” diyebileceğimiz, “Gençlik günlerimiz çok güzeldi, bizden geçti artık” yerine “Yaş almak da çok keyifli” diyebileceğimiz günler yakındır diye düşünüyorum.

Şu an kafanızı kaldırın ve düşünün. Şükredin. Fark edin. Biliyorum bir sürü derdiniz var, biliyorum hayat çok stresli, ama bir düşünsenize; muhtemelen ileride bir gün o yazıyı okuduğum gün aslında ne kadar güzel bir günmüş diyeceksiniz. Siz iyisi mi bu anın kıymetini bilin. J


Sevgiyle… 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder